AL-İ İMRAN 93 / 94 |
كُلُّ
الطَّعَامِ
كَانَ
حِـلاًّ
لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ
إِلاَّ مَا
حَرَّمَ
إِسْرَائِيلُ
عَلَى
نَفْسِهِ
مِن قَبْلِ
أَن تُنَزَّلَ التَّوْرَاةُ
قُلْ
فَأْتُواْ
بِالتَّوْرَاةِ
فَاتْلُوهَا
إِن كُنتُمْ
صَادِقِينَ {93} فَمَنِ
افْتَرَىَ
عَلَى
اللّهِ الْكَذِبَ
مِن بَعْدِ
ذَلِكَ
فَأُوْلَـئِكَ هُمُ
الظَّالِمُونَ
{94} |
93.
Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi nefsine haram kıldığından başka bütün
yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler
iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun!"
94. Bundan
sonra artık kim Allah'a karşı yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir.
Bu buyruğa dair
açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:
1- Buyruğun iniş Sebebi:
2- Peygamberlerin Haram Kılmaları:
3- Muhammed (s.a.v.)'ın Peygamber Oluşunun
Belgeleri:
4- Siyatik Rahatsızlığının Tedavisi:
1- Buyruğun iniş
Sebebi:
Yüce Allah'ın;
"Helal" demektir. Daha sonra (helal kılınanlardan) istisnada
bulunarak: "İsrail'in kendi nefsine haram kıldığından başka" diye
buyrulmaktadır. İsrail ise Yakub (as)'dır.
Tirmizi'de İbn Abbas'tan
rivayet edildiğine göre; yahudiler Peygamber (s.a.v.)'a: Bize İsrail'in
kendisine neyi haram kıldığını bildir dediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"O çölde yaşardı. Siyatik (ırku'n-nesa) hastalığına yakalandı. Ona deve
eti ile deve sütünden daha uygun birşey bulunmadı. Bundan dolayı onları
kendisine haram kıldı." Yahudiler: Doğru söyledin, dediler... (Tirmizi)
hadisin geri kalan kısmını kaydeder.
Yine onun, o hastalıktan
iyileşecek olursa en çok sevdiği yiyecek ve içeceğini terkedeceğini adadığı da
söylenmektedir. En çok sevdiği yiyecek ve içecek ise, deve eti ile deve sütü
idi.
İbn Abbas, Mücahid,
Katade ve es-Süddi der ki: Yakub (as) oldukça güçlü bir kişi olan kardeşi
Isu'dan kaçarken Harran'dan Beytü'I-Makdis'e geldiği sırada bir melek ile
karşılaştı.. Hz. Yakub onun hırsız olduğunu zannetti. Onu tutup sırtını yere
yıkmak istedi. Ancak melek Hz. Yakub'un baldırını yakaladı ve arkasından semaya
yükseldi. Hz. Yakub da ona bakıp duruyorken siyatikten rahatsızlandı. Bundan
dolayı da oldukça sıkıntı çekti. Geceleyin ağrısından uyuyamıyordu, Geceyi
feryad ederek, bağırarak geçiriyordu, Hz, Yakub: Şayet Yüce Allah kendisine
şifa verecek olursa hiçbir zaman (nun eti) yememeye ve yine damar bulunan bir
yemek yememeye yemin etti, ve böylece bunları kendisine haram kıldı. Bunun
üzerine çocukları damarları ayıklayıp etten çıkarmaya başladılar.
Meleğin Hz, Yakub'u bu
şekilde dürtmesinin sebebi de şudur: Hz, Yakub, Allah kendisine oniki evlat
verdiği ve Beytü'I-Makdis'e de sağlıklı bir şekilde ulaşabildiği takdirde
onların sonuncularını boğazlamayı adamıştı. O bakımdan meleğin onu bu şekilde
dürtmesi adağının yükümlülüğünden kurtulması içindi, Bu açıklamalar
ed-Dahhak'tan nakledilmiştir.
2- Peygamberlerin
Haram Kılmaları:
Hz, Yakub'un bu
yiyecekleri kendisine haram kılması kendi ictihadı ile mi olmuştu, yoksa Yüce
Allah'ın izniyle mi olmuştu? hususunda farklı görüşler vardır. Doğru olanı
birincisidir. Çünkü Yüce Allah: "İsrail'in kendi nefsine haram kıldığından
başka" buyruğu ile bu haram kılmayı, ona izafe etmektedir. Diğer taraftan
Peygamber, ictihadı ile bir kanaate varacak olursa, bu bizim için uymamız
gereken bir dinı hüküm halini alır. Çünkü Yüce Allah onun bu uygulamasını
takrır yoluyla kabul etmiş olur. Nasıl ki o peygambere Yüce Allah vahiy
gönderiyor ve bizim ona uymamız lazım ise, aynı şekilde Allah'ın izin
vermesiyle o da ictihad ediyor ve buna güç yetirdiği takdirde de ictihadının
gereğini yerine getirmek zorunlu oluyordu, Eğer önceden de Hz, Yakub'a bunları haram
kılmaya dair izin verilmemiş olsaydı, elbette ki o, helal ve haram kılmak gibi
bir işe kalkışmazdı.
Bizim Peygamberimiz de
sahih olan rivayete göre balı yahut da cariyesi Mariye'yi kendisine haram
kılmıştı. Ancak Yüce Allah onun bu haram kılmasını takrır yoluyla kabul
buyurmayıp ileride Tahrim Süresi'nde açıklanacağı üzere: "Allah'ın sana
helal kıldığını ne diye haram kılıyorsun.2" (et-Tahrim, 1) buyruğu nazil
oldu,
el-Kiya et-Taberi der
ki: Yüce Allah'ın: "Allah'ın helal kıldığını ne diye haram kılıyorsun.?"
buyruğunun mutlak ifadesi bunun Mariye'ye has olmamasını gerektirir,
denilebilir. Şafii ise bu durumda keffaretin vücubunun manasının aklen
anlaşılamayacağı kanaatinde olduğundan; keffareti nassın komısuna tahsis
ettiğini görüyoruz, Ebu Hanife ise mübah olan her bir şeyin haram kılınmasında
bunun bir asıl olduğu görüşündedir. O bakımdan o, haram kılmayı yemin etmek
gibi değerlendirmiştir.
3- Muhammed
(s.a.v.)'ın Peygamber Oluşunun Belgeleri:
Yüce Allah'ın: "De ki:
Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi Tevrat'ı getirip okuyun" buyruğu ile
ilgili olarak İbn Abbas der ki: Yakub (as) siyatikten rahatsızlanınca doktorlar
ona deve etlerinden uzak durmasını tavsiye ettiler, o da deve etini kendisine
haram kıldı. Yahudiler: Biz de deve etlerini kendimize haram kılıyoruz, çünkü
Yakub onu haram kıldı, Allah da bu etin haram olduğunu Tevrat'ta bildirdi,
dediler. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi.
ed-Dahhak der ki: Yüce
Allah onları yalanladı ve iddialarını reddederek şöyle buyurdu: Ey Muhammed:
"De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi Tevrat'ı getirip okuyun,"
fakat onlar getirip okumadılar. Bunun üzerine Yüce Allah: "Bundan sonra
artık kim Allah'a karşı yalan uydurursa işte onlar zalimlerin ta kendileridir"
diye buyurdu.
ez-Zeccac bu ayet-i
kerime ile ilgili olarak der ki: Bu ayet-i kerimede Peygamberimiz Muhammed
(s.a.v.)ın peygamberliğine çok büyük bir delil vardır. Onlara böyle bir hükmün
Kitapları Tevrat'ta bulunmadığını haber verdiği ve onu getirmelerini emrettiği
halde, onlar bunu kabul etmediler. Yani böylelikle onlar Hz. Peygamber'in bunu
vahye dayanarak söylediğini anlamış oldular.
Atiye el-Avfi de der ki:
Deve etinin kendilerine haram olması, Hz. Yakub'un bu eti kendilerine haram
kılması dolayısıyla olmuştu. Şöyle ki: İsrail (Hz. Yakub) siyatikten
rahatsızlanınca: Allah'a yemin ederim eğer Allah bana bu rahatsızlıktan şifa
verecek olursa hiçbir çocuğum onu yemeyecektir, diye yemin etti. Bu ise onlara
haram kılınmamıştı.
el-Kelbi de der ki: Yüce
Allah deve etini Tevrat'ta onlara haram kılmamıştı. Bu onlara sadece zulüm ve
küfürleri dolayısıyla Tevrat'tan sonra haram kılınmıştı. İsrailoğulları büyük
bir günah işledikleri takdirde, Yüce Allah da onlara hoş ve temiz bir yiyeceği
haram kılar ya da onların üzerine -ölüm- olan riczi (azabı) indirirdi. İşte
Yüce Allah'ın şu buyrukları bunu ifade etmektedir: ''O yahudilerin zalimlikleri
... sebebiyledir ki kendilerine helal kılınan birçok pak ve temiz şeyleri
onlara haram kıldık. '' (en-Nisa, 160); ''Biz yahudilere de bütün tırnaklıları
haram kıldık ... Bunu onlara zulümleri yüzünden ceza diye verdik. Şüphesiz Biz
doğru söyleyenleriz. ''(el-En'am, 146)
4- Siyatik
Rahatsızlığının Tedavisi:
İbn Mace Sünen'inde:
"Siyatiğin tedavisi" diye bir başlık altında şu hadisi nakleder: Bize
Hişam b. Hammad ile Raşid b. Said er-Ramli anlatarak dediler ki: Bize el-Velid
b. Müslim anlattı, bize Hişam b. Hassan anlattı, bize Enes b. Sirin anlattı, o
Enes b. Malik'i şöyle derken dinlemiş: Resulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken
dinledim: "Siyatik rahatsızlığının tedavisi için bir bedevi koyunun kuyruk
yağı alınır, eritilir, sonra da bu (yağ), üç bölüme ayrılır, her gün aç karna
bir bölümü içilir. ''
Bunu ayrıca es-Sa'lebi
de Tefsirinde Enes b. Malik yoluyla şöylece rivayet etmektedir: Rasülullah
(s.a.v.) siyatik hakkında şöyle buyurdu: "Küçük de olmayan büyük de
olmayan bir Arap koçunun kuyruk yağı alınır, küçük parçalara bölünür. Daha
sonra eritilerek yağı çıkartılır, üçe bölünür ve her gün aç karnına üçte biri
içilir.'' Enes der ki: Ben bunu üç kişiden fazlasına tavsiye ettim, Allah'ın
izniyle şifa buldular.
Şu'be der ki: Haccac b.
Yusuf döneminde bir yaşlı siyatik hakkında bana şunu anlattı: Yüce Allah adına
sana yemin ediyorum: Eğer iyileşmeyecek olursan seni ya ateşle dağlayacağım
yahut da bir ustura ile traş edeceğim. Şu 'be dedi ki: Ben bunu denedim. Sen
böyle dersin ve siyatik olan yere bu şekilde (elini) sürersin (iyileşirsin).
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN